24 Aralık 2013 Salı

Yılın Son Günleri - 2013

Güneş, bana Ay'ı gönder
Düş diyarına gidesim geldi.

Sen onca galaksinin arasında
Beimkine denk gelme talihsizliğindesin,
Ay, onca gezegenin arasında
Benimkine denk gelme talihsizliğinde.

Benim içim karanlık sen bana bakma
Yoksa güzeldir bu Dünya denen mengüsuv.
Bizim elimiz kana bulanmış
Gözümüz zayıflığa, gönlümüz paraya teslim
Yoksa güzeldir bir bahar sabahı balkondan sana bakmak.

Ay gelsin, gideceğiz bu gece
Düş diyarında bekleyenim var.

-Bursa

11 Kasım 2013 Pazartesi

BİLMEMKAÇINCI

Bu, gözlerimi açtığım
Bilmemkaçıncı sabah.

Her sabah bir cesaret uyanıyorum,
Göğe bakıyorum,
Ürküyorum.
Kendimi yatağımın kıyısından
Gece uçurumuna salıveriyorum.
Ben düştükçe Güneş uzaklaşıyor,
Yıldızları görüyorum,
Ürküyorum.
Geceye kavuşuyorum.
Bu, seni sevdiğim
Bilmemkaçıncı gece.

Hayatımı galiba
Nuri Bilge Ceylan yönetiyor.
Dışarı bakıyorum, bakıyorum...
Ağaçların arasından kuşlar süzülüyor,
Zaman geçiyor,
Mevsim değişiyor,
Çocuklar büyüyor,
Okula gidiyorlar,
Ben izliyorum.

Bu, göğe baktığım
Bilmemkaçıncı akşam.
Hayretle ufuktaki tayfı izliyorum,
Gezegen Dünya dönüyor,
Birileri çöpe ekmek atıyor,
Birileri açlıktan ölüyor,
Ağaçlar hışırdıyor,
Çocuklar evine gidiyor,
Ben hep seni düşünüyorum.

-Bursa

1 Ekim 2013 Salı

MUTLU AŞK YOKTUR

Hiçbir şey elinde değildir insanın;
Ne gücü ne güçsüzlüğü, ne de yüreği,
Açtığını sansa da kollarını, gölgesi bir haçtır onun
Paramparça olur avucunda tuttuğu mutluluk
Bir garip bir acılı boşluktur günleri
Mutlu aşk yoktur.

Bir başka kader için giydirilmiş 
Silahsız askerlere benzer hayatı.
Çaresiz, kararsız kaldıktan sonra akşamları,
Neye yarar ki sabahları erkenden uyanmaları
Söyle bunları birtanem, tut gözyaşlarını,
Mutlu aşk yoktur.

Güzelim, sevgilim, kanayan yaram benim
Yaralı bir kuş gibi taşırım yüreğimde seni
Ve onlar bakarlar bilmeksizin, geçerken biz
Tekrarlayıp ardımdan benim ördüğüm sözleri.
Ve apansız ölürüm iri gözlerin için.
Mutlu aşk yoktur.

Vakit yok artık öğrenmeye hayatı
Ağlasın birlikte yüreklerimiz gün ışıyıncaya dek
Küçücük bir şarkı için bile nice mutsuzluk gerek
Bir ürperiş için bile nice gözyaşları dökmek
Mutlu aşk yoktur.

Hüsranla bitmeyen aşk yoktur
Yara açmayan aşk yoktur kalpte
İz bırakmayan aşk yoktur insanda
Ve tıpkı senin gibidir vatan aşkı da.
Gözyaşlarına boğulmayan aşk yoktur.
Mutlu aşk yoktur.

İkimizin aşkıdır bu gene de.

-Louis Aragon

24 Eylül 2013 Salı

SONSUZA, SEVGİLERLE

                                                                             Abim'e
Beni görüyor musun?
24 yıl oldu senin bıraktığın boşluğa geleli.

Burnum sana benziyor,
Kulaklarımız aynı.
İnadımı da benzetir bazen annem ama,
İnat zaten aile yadigarı.

Görsen, nasıl izlerini taşıyor
Senden sonra doğanlar.
Kiminin ağzı, kiminin burnu,
Kiminin kaşı, kiminin gözü.

Görsen Abi, nasıl uzağım aslında herkesten.
Herkes de benden.
Olması gerektiği kadar yaşıyorum.
Olması gerektiği kadar konuşuyorum.
Soğuk, sessiz, karanlık, uzak...
Bunlar elimde kalanlar.

Abi?
Anneme ya da babama bağırırken
İçime dolan suçluluk
Sensin, değil mi?
Beynimde yankılanan uğultuyu da
Sanırım sen yapıyorsun.
Oralardan bir yerden
"Ben zaten yokum.
Sen bari doğru davran" diyorsun.
Bana deli diyecekler ama
Duyuyorum.

Buralara geliyorsun bazen değil mi?
Beni görmeye geliyorsun.
Geldiğinde, varlığını hissediyorum.
Seni hissediyorum.

Sık sık rüyalarımıza gel Abi, olur mu?
İşine karışmak gibi olmasın ama,
Ablamın rüyasına giderken anneannemi de al,
Onu çok özlüyor, seni özlediği gibi.

Görsen herkes nasıl büyüdü.
Çağatay üniversiteye başladı.
Gizem lise sonda, staj yapıyor.
Alper hala Antalya'da
Ama Sinan askerden döndü.
Ege bu yıl okula başladı,
Ela ve Yiğit de ikinci sınıfa.
Eda'yı görsen ısırmaya doyamazsın.

Kim bilir nasıl severlerdi seni.
Sen kim bilir nasıl severdin bizi.

Keşke sen de yanımızda olsaydın Abi.
Dünya bu kadar üzemezdi beni,
Bi kardeşim deyip sarılsaydın.
Bi saçımı okşasaydın.
Traş olunca ilk bana öptürseydin yanaklarını,
Bisiklete binmeyi öğretseydin,
Birlikte maç seyretmeye gitseydik,
Bi sarılsaydın, kardeşim deseydin...

Abi, hep yüreğimizdesin, hep bizimlesin, biliyorum.
Ama yine de, 
Keşke işte.

- Bursa

NİYET TAVŞANI

Gözlerine Güneş serpen melekler
Kalbini bana getirmeyi teklif ettiler
Kabul etmedim
Aynı melekler,
Ben doğduğumda ellerime
Ay tozu serpmişler.
O sebepten tanışırız kendileriyle.

Sen bilir misin, neden Güneş gözlerinde?
Ben bilmezdim, neden avuçlarımda Ay tozu,

Seni görene dek.

Rüzgar fısıldar kulağıma
Yıldızlar yanıp söner Mors harfleriyle
Melekler yüreğimde gülümserler.
Yediğim elma, içtiğim su
Hep aynı şeyi söylerler:

'O gözler sana bakmadan,

Sen o elleri tutmadan,
Onun yüreği her daim uykuda kalacak,
Uykusuzluktan ölecek senin gözlerin'

Melekler,
İkimize de güzelliklerini bahşeden melekler,
Ağlar kavuşamamıza.
Ah bu dilim!
Sana hiçbirini söyleyemez ki.
Alt geçitteki niyet tavşanına
Bağışlamış cesaretini,
Kurtulsun diye esaretten.

- Bursa

16 Nisan 2013 Salı

OLUMSUZ

Senin avuçların için yaratılmamışım belli ki
Zarif şeyler yakışır avuçlarına.
İncesinden bir mavi kurdela misal,
Bir uğur böceği, bir tüy kalem,
Bir vesikalık fotoğraf yahut bir posta pulu.
Ben senin avuçlarına sığamam.

Baktığın Ay, bakamadığın Güneş,
Gökyüzünü bir kavanoz şeker dökülmüş gibi gösteren
Yıldızların her biri,
Her bir ağaç yaprağı,
Her damla deniz,
Gözünün görebildiği her yer ve her şey
Benim memleketimdir.
Ben her yeri ve her şeyi terkedip
Yalnız sende var olamam.

Ben bir gökkuşağı tutuyorum avuçlarımda
Sana mavi bir gökyüzü gerek.
Masallar ne der bilmem,
Yeryüzündeki ilk kavuşma renklerinkidir.
Bir mavi bir kırmızıya kavuşur misal, 
İkisi bir olur, ikisi bir mor olur.
Nitekim, ne sen kırmızısın ne de ben mavi
Yakın zamanda bir kavuşma da 
Beklemiyor bizi.

Dilersen gökkuşağımın mavisini al.
Boya göğünü dilediğince.
Ama beni bekleme gelmeyeceğim.
Parmaklarımda dünyanın rengi var.
Ben senin gökyüzünde bir renk olamam.

-Bursa

2 Nisan 2013 Salı

Nisan Günü


Geceleri sırlara sarılıp  uyunurmuş
Henüz doğmaya karar vermemişken biz.
Bükme içimi şimdi.

Güneş sarı saçlarını savurarak geçiyordu
Beni gördü, durdu.
Yanıma oturdu.

Bahardan, yazdan konuştuk,
Ölü dillerden ve Atlantis'ten konuştuk.
Gülümsüyordum.
Ama o biliyordu.
Bugün ciğerlerim bana yetecek kadar hava bulamıyordu.
Bunu da biliyordu.

Şakayıklardan konuştuk,
Masallardan konuştuk.
Aydınlatması gereken koca bir galaksi vardı.
Yine de durdu, 
Yanıma oturdu.

- Bursa

19 Mart 2013 Salı

Biraderime Açık Mektup

                                                                                   M.Çağatay'a

İlk anı hatırlıyorum
Aynı havayı soluduğumuz ilk anı
Yüreğime doğan güneşi
İçimi ısıtan, eciş bücüş, küçücük ellerini

İlk kime doğru yürüdün
İnan hatırlamıyorum
Ama bana attığın her adımda 
İlkbahara daha da yaklaşıyorum

İlk ne zaman adımı söyledin
İnan anımsamıyorum
Ama bana her anlatışında bir şeyleri
Anlatışına, kelimeleri seçişine hayranlıkla bakıp
Bana benzediğini düşünmekten kendimi alamıyorum

İlk ne zaman alıştım Bursa'ya 
İnan ki bilmiyorum
Ama her yediğimi, içtiğimi, gezdiğimi, gördüğümü
Seninle paylaşmamaya alışamıyorum

Özlemek ne kadar hafif bir kelime
Adeta bir kaz tüyü
Seni düşündüğümde sanki
Sekiz milyon kaz oturuyor yüreğime
Gerisini sen hesap et işte

İlk anı hatırlıyorum
Elimde valizimle eve döndüğüm ilk anı

Ne zaman bu kadar büyüdük
İnan anlayamıyorum
Sen artık genç bir adam olmuştun
Ben ise genç bir kızdım bir süredir

Ama aradan geçen bir kaç yıl
Neyi değiştirebilir?
Yine sabahlarız
Yine oyun başından kalkamayız
Yine salıncakta sallanırız
Yine bir yasak deleriz
Ve ben sana kocaman bir sarılış sarılırım
Bırakmamacasına
Yine 'ikibiz' oluruz.

                                                                                    -Bursa

15 Mart 2013 Cuma

Kendine İyi Bak

     

        Yanından geçtiğimiz ağaçları duydun mu?
        Hışırdayarak konuşur onlar
        Genelde bilgece şeyler söylerler
        Fakat bugün
        Yaşlarına yakışmayan bir pervasızlıkla
        Dallarını birbirine dokundurup hışırdadılar
        Bu ağaç dilinde;
        "Ona sarıl ve hiç bırakma" anlamına gelir

        Sana sarıldım
        Bir insanın bir insana
        Asla
        Duyamayacağını sandığım
        Koyu ve bir o kadar ışıl ışıl şefkatle

        Ama seni burada
        Kollarımın arasında
        Yüreğimin ortasında
        Sonsuza kadar tutamazdım

        Bu yalnızca bir 'Kendine İyi Bak' sarılmasıydı

        Sen bir deniz fenerisin bir çok açıdan
        Ben hiçbir zaman bencil biri olmadım
        Sadece beni aydınlatmanı istemek
        Su katılmamış ahmaklıktan öteye gitmezdi

        Sen gittikten sonra
        Böyle hışırdadım ağaçlara.

        Lodos, tatlı ve ılık lodos,
        Bana saçlarının kokusunu getiren
        Aklımı alıp sana götüren Lodos...

        Lodos sanırım bir kaç gün daha
        Burada kalacak
        Pek bir şey söylemiyor
        Ama galiba halimi beğenmiyor
        Esişinden anladığım
        İyi olduğumu anlamadan gitmeyecek

        Ne yapayım?
        Rüzgara da yalan söylenmiyor

        -Bursa

Ben Öldükten Sonra

Ben öldükten sonra insanlar ne anlatırlar arkamdan acaba diye düşünüyordum.
Posterlerimden ve duvarlarıma yapıştırdığım küçük resimlerden bahsederler mi?
Ayakkabı kutusunda sakladığım 'Gereksizlik Hazinem'den?
Bayılarak İstanbul'dan aldığım ama hiç giymediğim yine de odamın baş köşesinde duran kalın, kahverengi şapkamdan?
Gereksizlik Hazinemdeki her parçanın bir hikayesi var. O parçaları görünce hikayelerimdeki insanlar o hikayeleri hatırlar mı? Bence hatırlamazlar.
Mesela en sevdiğim oyuncak Balkabağı Adam. Onun ismi bir kez olsun geçmeli. Sonra CNBC-E dergisi kapak koleksiyonumu birileri saklasın ve yeni kapaklar eklesin. Mesela Gedik bunu yapabilir. CNBC-E dergilerinden çıkan promosyonlarım da var. Gedik bu geleneği de sen sürdür bebeğim :)
Buffy çizgi roman serim.İlk dördü Abıl'ın hediyesi. Yenileri de çıkıyor. Red Kit çizgi romanlarım da var tabi. Zamanla hepsini tamamlamak istiyorum. Yeğenim sen de bu işi yaparsın bence.

Harry Potter kitaplarım, Galata Kulesi'ne hayranlığım. The Beatles ve The Cranberries var bir de. Bunlardan bahseder mi beni tanıyanlar?
Manasız şiirlerimden bahsetsin birileri. Biri "Asla yatağını düzeltmezdi" desin. Biri "Doctor Who" ya bayılırdı desin. En çok Böyle Bir Kara Sevda ve Tell Him şarkılarını mırıldandığımdan bahsedilsin.
Biri şunu desin, "Hayatta en çok yeğenini severdi. Ama kuzenlerini de kendi çocuklarıymış gibi severdi. Hiçbirini diğerinden ayırmazdı." desin. 

Birisi, hiç çift küpe kullanmadığımı ve bütün tırnaklarıma aynı renk oje sürmeyi saçma bulduğumdan bahsetsin.
Şimdilik bu kadar sanırım. Ve elbette dostum Elma, hayatımda bir kez yalnızca bir kez korkaklık edip, ruh ikizimi bulduğum halde gidip onunla konuşacak cesareti bulamadığımı söyle. Şiirlerimi falan yazdığım defterlerimi de bölüşün işte aranızda.
     Bazen aklımın başka bir gezegende takıldığını hissederim. Bu da o bazenlerden biri.
     Hiç Marilyn Monroe ve Türkan Şoray'ın resimlerini yan yana koyup baktın mı? Ben baktım. İkisinin ortak özelliği ne biliyor musun? Dudaklarının kenarlarında bir alamet olması (yani ben). Ben bu alametlerin birer Allah vergisi birer 'çip' olduklarını düşünüyorum. Sanırım onların 'güzellik çipi' dudaklarının kenarında.



16 Şubat 2013 Cumartesi

Yaklaşık 2 gündür deniz feneri şeklinde bir gece lambası yapmaya çalışıyorum. Bu bir doğum günü hediyesi olacak başarabilirsem. Ama ya beğenmezse, ya değmezse,  biri için bu kadar zahmete değer mi?

Ben doğum günlerini çok önemsemem diyebilirim şu an. Herkesin söylediği, hatta bazılarının kendini inandırdığı bir yalandan  başka bir şey değildir bu. Ortada olan EGO neticede. Hatırlanmak, önemsenmek ihtiyacı. Mesele aslında bundan ibaret. Aslında ne kadar yaşadığımızdan çok nasıl yaşadığımızın önemli olduğu konusunda hepimiz hemfikir değil miyiz sanki?

Ben o deniz feneri şeklindeki gece lambasını illa ki yapacağım. Ona gönderir miyim göndermez miyim onu bilemem. Değer mi değmez mi diye düşünerek kendi egoma kulak vermiş oldum yalnızca. Beni hatırlamıyorsa hatırlamasın. Emek harcadıysam da harcadım. Birini sevmek, önemsemek ve onun için bir şeyler yapmak kötü değil ki. 

Ama illaki değerlendirme yapacak olursak, o çok değerli benim için. Bu başlı başına yeterli bir sebep. Değerli bir arkadaş dünyadaki her şeyden önemlidir. Ayrıca nazik biri, iyi niyetli, güzel şeyler hak eden biri. Doğum günü kutlanacak biri yani, iyi ki doğmuş biri.

'Ya beğenmezse?' mevzusuna gelecek olursak, beğenmezse o daha iyisini yapsın da görelim. Hayret bişey.

13 Şubat 2013 Çarşamba


Bende 'Landslide' şarkısını söyleme hissi uyandıran gülümsemeler,
Koşup sarılma isteği doğuran gözyaşları,
İyi hissettiren ağlamalar,
Camları titreten kahkahalar,
Replikleri kalbimden gelen filmler,
Keşke ben yazsaydım dediğim romanlar,
Yemek yaparken söylediğim şarkılar,
Saatlerce sadece yüzünü izleyebileceğim insanlar,
Ben uydurduğum için ismini 'Ezgi' koyduğum yemekler,
Kağıt kenarlarındaki imza denemelerim,
Kitap kenarlarına çizdiğim anlamsız şekiller 
Ve bana daha çok yakışırdı dediğim elbiseler.. 
Bunları elimden kim alabilir???


-Bursa

12 Ocak 2013 Cumartesi

                   Dikkatsiz  Bir  Adamın  Dikkatli  Kızı

      Aşk dediğin şeyi belki babam daha iyi bilir. Benden de daha iyi bilir belki. Onun gerçek aşkı annemdir. Ben "nerden bilcem" onu da söyleyeyim. Çünkü ben onun kızıyım. Tipimden çok huyum benzer ona. Ve aşık olduğunda nasıl davrandığını çok iyi bilirim. Çünkü ben de aynen öyle davranıyorum. Tabi bunu keşfetmem çok önceye dayanmıyor. Aslına bakarsan 3 dakika önce falan keşfettim. 
       Saat 23.23 ... Özellikle denk getirmedim len, iki gözüm önüme aksın tesadüf. 
       Babam her istediğimi yapar. Hatta bazen istemeden yapar. Yine de en çok annemi sever. Önce onu düşünür. Annemin gerçek aşkı babam mı onu bilmiyorum bak. Çünkü annem ketumdur. Çatlatır insanı ağzından bir kelime çıkasıya kadar. Ben hiç öyle değilim. Ağzımda bakla ıslanmaz, ablamın deyişiyle, "kuru bakla servisi".
        Babam iyi adamdır. Ama düşündüğünü uygulamada o kadar iyi değildir. Sevgililer Günü falan gibi özel günlerde elinde mutlaka annemi sevindirecek bir şeyle gelir. (Ayva yaprağı, yoldan koparılmış iki-üç tane papatya, bir kavanoz çikolata, vs.) 
        Babam dikkat etmez ayrıntılara, ince düşünmez. Bir şeyi yapmıyorsa içinden gelmiyordur işte, zorlayamazsın. Yapmak isterse de önüne çıkamazsın. Yapar bir şekilde. Ama detaylandırmaz düşünceleri, davranışları. Yahut değerlendirmez. Bir şey söylersin, çoğu zaman ne demek istediğini bilmez, düşünmez çünkü üstünde. Öyledir babam. Dikkat etmez.
        Babam beni çok sever. Ablamı, yeğenimi, hele de annemi... Babam hemen ağlar. Hemen güler. Babam çok iyi adamdır aslında. Biraz sert konuşur, ne dediğini düşünmeden belki. Ama kötü düşünmez. 
        Babam beni üzen şeyleri bilmemeyi, duymamayı, görmemeyi tercih eder. Yahut halletsin diye annemi görevlendirir. Çoğu baba öyledir. Kızlar zanneder ki babalar ilgilenmediğinden. Ondan değil be! Onların yüreği annelerden daha yumuşak. Dayanamazlar kızlarını üzülürken görmeye de ondan işte. Bazı babalar böyledir. 
        Babalar, bazen pencereden bakarken kızının geldiğini görür, ne kadar büyüdüğüne, ne kadar güzelleştiğine ve ne kadar hayırlı bir evlat olduğuna duygulanır da ağlar kendi kendine.
        
        

10 Ocak 2013 Perşembe

KARGALAR  KAHVALTI  EDER, BEN HEP SENİ DÜŞÜNÜRÜM


      Günaydın demeyi pek özlediğim günlerdeyim. Kimseye günaydın demiyorum demek değil bu elbette ama ne bileyim. Eskisi gibi aydınlatamıyorum kimsenin gününü. Otobüste teyzelere yer vermek, 'butona basar mısınız?'cıların yüzüne bile bakmadan butona basmak. Esnemek, esnemek ve hep esnemek... Nereden icap etti bu melankoli sabah sabah, hayret...
      İnsanlar gösterdiğim nezakete teşekkür ettiğinde eskiden gülümserdim, ne  bileyim rica ederdim. Şimdi kibarlığı, nezaketi bile otomatiğe bağlamışım. Teşekkürleri adeta duymuyorum. Gülümsüyorum ama içimden, dudaklarım bile kıvrılmadan. N'oluyo bana len?!
      Aşık olunca insan yenilenir, neşelenir, efendime söyleyeyim yüzüne bir renk, gözüne bir ışık gelir, vs. PALAVRA. PALAVRA. İnanmayın efendim, hakikaten palavra. (oksimoronun gözüne vurdum şuan). Adama "Sen aşkı çiçek, böcek, güneş, bulut sanmışsın" deyiverirler. Aşık olma hali teşhisiyle kendimi taburcu ettim Bursa Büyükşeeer Belediye otobüsünden. Orta kapıdan indim ve suratıma  'brrrrr' tadında buz gibi bir rüzgar vurdu. 'oh be kendime geldim az' oldum. Sonra üşüdüm haliyle.
      Soğuk vurunca suratıma tokat gibi, kafam aydı. Benimkisi aşk değil hacı, melankolime meze. Bu teşhisin ardından günüm de aydı. Güzel bir de film attım mı bu gece oh mis! Bütün gece sevgilisi ne cehennemde diye kaygılanacaklara yahut sevgilisinin öküzlüklerine doyamayanlara Allah'tan akıl, fikir; yakınlarına da sabır diliyorum. Esen kalınız.

5 Ocak 2013 Cumartesi

KUŞLAR  CIVILDADI,
DÜNYA  ISINDI,
İÇİME  GÖKKUŞAĞI  DOĞDU,
SENİ  GÖRDÜM!
HER  ŞEY  ONDAN  SONRA  OLDU.

BURSA,2o12