12 Ocak 2013 Cumartesi

                   Dikkatsiz  Bir  Adamın  Dikkatli  Kızı

      Aşk dediğin şeyi belki babam daha iyi bilir. Benden de daha iyi bilir belki. Onun gerçek aşkı annemdir. Ben "nerden bilcem" onu da söyleyeyim. Çünkü ben onun kızıyım. Tipimden çok huyum benzer ona. Ve aşık olduğunda nasıl davrandığını çok iyi bilirim. Çünkü ben de aynen öyle davranıyorum. Tabi bunu keşfetmem çok önceye dayanmıyor. Aslına bakarsan 3 dakika önce falan keşfettim. 
       Saat 23.23 ... Özellikle denk getirmedim len, iki gözüm önüme aksın tesadüf. 
       Babam her istediğimi yapar. Hatta bazen istemeden yapar. Yine de en çok annemi sever. Önce onu düşünür. Annemin gerçek aşkı babam mı onu bilmiyorum bak. Çünkü annem ketumdur. Çatlatır insanı ağzından bir kelime çıkasıya kadar. Ben hiç öyle değilim. Ağzımda bakla ıslanmaz, ablamın deyişiyle, "kuru bakla servisi".
        Babam iyi adamdır. Ama düşündüğünü uygulamada o kadar iyi değildir. Sevgililer Günü falan gibi özel günlerde elinde mutlaka annemi sevindirecek bir şeyle gelir. (Ayva yaprağı, yoldan koparılmış iki-üç tane papatya, bir kavanoz çikolata, vs.) 
        Babam dikkat etmez ayrıntılara, ince düşünmez. Bir şeyi yapmıyorsa içinden gelmiyordur işte, zorlayamazsın. Yapmak isterse de önüne çıkamazsın. Yapar bir şekilde. Ama detaylandırmaz düşünceleri, davranışları. Yahut değerlendirmez. Bir şey söylersin, çoğu zaman ne demek istediğini bilmez, düşünmez çünkü üstünde. Öyledir babam. Dikkat etmez.
        Babam beni çok sever. Ablamı, yeğenimi, hele de annemi... Babam hemen ağlar. Hemen güler. Babam çok iyi adamdır aslında. Biraz sert konuşur, ne dediğini düşünmeden belki. Ama kötü düşünmez. 
        Babam beni üzen şeyleri bilmemeyi, duymamayı, görmemeyi tercih eder. Yahut halletsin diye annemi görevlendirir. Çoğu baba öyledir. Kızlar zanneder ki babalar ilgilenmediğinden. Ondan değil be! Onların yüreği annelerden daha yumuşak. Dayanamazlar kızlarını üzülürken görmeye de ondan işte. Bazı babalar böyledir. 
        Babalar, bazen pencereden bakarken kızının geldiğini görür, ne kadar büyüdüğüne, ne kadar güzelleştiğine ve ne kadar hayırlı bir evlat olduğuna duygulanır da ağlar kendi kendine.
        
        

10 Ocak 2013 Perşembe

KARGALAR  KAHVALTI  EDER, BEN HEP SENİ DÜŞÜNÜRÜM


      Günaydın demeyi pek özlediğim günlerdeyim. Kimseye günaydın demiyorum demek değil bu elbette ama ne bileyim. Eskisi gibi aydınlatamıyorum kimsenin gününü. Otobüste teyzelere yer vermek, 'butona basar mısınız?'cıların yüzüne bile bakmadan butona basmak. Esnemek, esnemek ve hep esnemek... Nereden icap etti bu melankoli sabah sabah, hayret...
      İnsanlar gösterdiğim nezakete teşekkür ettiğinde eskiden gülümserdim, ne  bileyim rica ederdim. Şimdi kibarlığı, nezaketi bile otomatiğe bağlamışım. Teşekkürleri adeta duymuyorum. Gülümsüyorum ama içimden, dudaklarım bile kıvrılmadan. N'oluyo bana len?!
      Aşık olunca insan yenilenir, neşelenir, efendime söyleyeyim yüzüne bir renk, gözüne bir ışık gelir, vs. PALAVRA. PALAVRA. İnanmayın efendim, hakikaten palavra. (oksimoronun gözüne vurdum şuan). Adama "Sen aşkı çiçek, böcek, güneş, bulut sanmışsın" deyiverirler. Aşık olma hali teşhisiyle kendimi taburcu ettim Bursa Büyükşeeer Belediye otobüsünden. Orta kapıdan indim ve suratıma  'brrrrr' tadında buz gibi bir rüzgar vurdu. 'oh be kendime geldim az' oldum. Sonra üşüdüm haliyle.
      Soğuk vurunca suratıma tokat gibi, kafam aydı. Benimkisi aşk değil hacı, melankolime meze. Bu teşhisin ardından günüm de aydı. Güzel bir de film attım mı bu gece oh mis! Bütün gece sevgilisi ne cehennemde diye kaygılanacaklara yahut sevgilisinin öküzlüklerine doyamayanlara Allah'tan akıl, fikir; yakınlarına da sabır diliyorum. Esen kalınız.

5 Ocak 2013 Cumartesi

KUŞLAR  CIVILDADI,
DÜNYA  ISINDI,
İÇİME  GÖKKUŞAĞI  DOĞDU,
SENİ  GÖRDÜM!
HER  ŞEY  ONDAN  SONRA  OLDU.

BURSA,2o12