19 Ağustos 2015 Çarşamba

Mevsimlerden Özgürlük

                                                                                                     Osmanım'a

Günlerden Mart...
Ben sana güvendikçe Everestleşiyor omuzların.

Bin üç yüz seksen beş temkinli adım,
Sekiz yüz elli üç noktalama işareti,
Bir sürü yüz, bir uğultu ses
Ve tavana kadar sabırdan sonra
Nihayet,
Sevmeye özgürüm bu Haziran.

Aylardan Bahar...
Sen bana baktıkça deniz fenerileşiyor gözlerin.

Sen bakınca ben Güneşi tutabileceğimi sanıyorum.
Sen sarılınca ben Pisa Kulesini düzeltebileceğimi sanıyorum.
Sen sevince ben Pasifik Okyanusunu bir dikişte içebileceğimi sanıyorum.

Yıllardan 25...
Ben seni sevdikçe Gökyüzüleşiyorum.

Birlikte yeldeğirmenleriyle savaşalım.
Kendimize kadar bir gezegenimiz olsun.
Yalnızlık insanın içindedir,
İçlerimizi laboratuvar ortamında birleştirelim.
Gecenin bir yarısı kalkıp aynı buzdolabını kurcalayalım.
Sen benden su istersen ben nehirler bulurum.
Aynı cama vurup birbirine karışan yağmur damlaları olalım.
Atmosferde gezinerek bekleyen zilyonlarca kelimenin içinden çıkalım,
Gel seninle belirtili isim tamlaması olalım.

Mevsimlerden Özgürlük...
Sen bana gülümsedikçe mavileşiyor kanatlarım.

Bir tutam yaram vardı göğsümde,
Hüzün kokusu genzimi yakıyordu.
Sen elimi tuttuğunda,
Genzimdeki yangın ve yurdun doğusundaki kar yağışı bitti.
Göğsümdeki yaralar ayakta tedavi edildi.
Haziran bu yıl beni alnımdan öpüp gitti.

Bursa, Ağustos